Yazilar

<< Terug naar home | Türkiye'den

Posted by Gazeteci
Dec 28, 2016

Cornelis Van Rij: ‘Türkiye’de görev yapmak hayalimdi’

Hollanda‘nın Ankara Büyükelçisi Cornelis Van Rij, eşi Marie-Jeanne Leontine van Rij-Duijnstee ile Ankara’daki yaşamlarını, iki ülke halkı arasındaki benzerlikleri, yoğun diplomasi gündeminde nasıl nefes aldıklarını, Eymir Gölü’nde yaptıkları yürüyüş sırasında AA muhabirine anlattı.

Hollanda’nın Ankara Büyükelçisi olarak Ağustos 2015’te göreve başladığını hatırlatan Van Rij, “Bir gün bu ülkede görev yapmak hayalimdi. Hollanda ile köklü bağları nedeniyle her zaman bu ülkenin tarihine ve toplumuna ilgi duydum. Hep buraya gelmek istedim. Buraya atandığımda da çok mutlu oldum.” diye konuştu.

“Hayalim gerçek oldu”

Babası Büyükelçi Johannes Pieter van Rij’in de 1987-1991 yıllarında Avrupa Birliği (AB) Türkiye Delegasyonu Başkanı olarak görev yaptığını, Türkiye’ye atanmak istemesinin nedenlerinden birinin de bu olduğunu söyleyen Van Rij, “Oğlum 1 yaşındayken babamı Türkiye’de ziyaret etmiştik. O ziyaretimde, bir gün burada görev yapmayı istedim ve hayalim gerçek oldu. Şimdi babama, geçen 30 yılda Ankara’da nelerin değiştiğini anlatıyorum.” ifadelerini kullandı.

Van Rij, göreve başladığında Ankara’yı devasa bir gelişim göstermiş, küçük bir kentten büyük bir kente dönüşmüş halde bulduğunu söyledi.

İki kızının ve oğlunun Hollanda’da eğitim aldığını ve orada çalıştığını kaydeden Van Rij, onların da kendilerini zaman zaman ziyarete geldiklerini belirtti.

“Yavaşlamaya ihtiyacımız var”

Yürüyüş yapmayı çok sevdiğini, yürüyüş yapmaya daha fazla fırsat bulmak istediğini ifade eden Büyükelçi Van Rij, “Yürüyüş yapabildiğimizde seçtiğimiz ve en sevdiğimiz yer genelde Eymir Gölü oluyor. Buranın dinlenmek için büyüleyici bir yer olduğunu düşünüyoruz ve sık sık arkadaşlarımızla hafta sonları geliyoruz.” dedi.

Büyükelçi Van Rij, “Yavaşlamaya ihtiyacımız var. Telefonlar, elektronik postalar ve sosyal iletişimin her türlüsü nedeniyle çok hızlı yaşıyoruz. Zamanı durdurmak, unutmak ve dostlarla oturup, ‘zamana da zaman ayırmak’ çok önemli.” diye konuştu.

“Türkler çok çalışkan, Ankara dinamik bir kent”

Ankara’daki Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nin antik sanata, özellikle Hitit sanatına dair en iyi müzelerden biri olduğunu anımsatan Van Rij, “Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde çok etkileyici, birinci sınıf bir koleksiyon var. Bizi ziyarete gelen arkadaşlarımızı ve ailemizi bu ülkenin kültürel zenginliği hakkında ilk izlenimi edinmeleri için bu müzeye götürüyoruz. Ayrıca Agustus Tapınağı ve Roma Hamamı da bu kentin ilgi çekici birçok noktasından biri.” dedi.

Ankara’nın yoğun bir kent olduğunu söyleyen Van Rij, “Türkler çok çalışkan insanlar. Her zaman bir şeyler yapıyor, üretiyorlar. Bu nedenle burası çok dinamik bir kent. İstanbul’dan küçük olsa da çok yoğun ve dinamik bir kent. Ancak ne mutlu ki İstanbul’a göre trafik sıkışıklığı daha az. Bu nedenle Ankara’yı İstanbul’a tercih ederim.” diye konuştu.

“Türkiye Avrupa’nın bir parçası”

Türkiye-AB ilişkilerini de değerlendiren Van Rij, “Elbette Türkiye’yi Avrupa’nın bir parçası olarak görüyoruz. Birçok Türk de Avrupa’da yaşıyor. Benim ülkemde geniş bir Türk-Hollandalı toplumu var. Benzer şekilde Belçika, Almanya ve diğer ülkeler de durum bu. İnsandan insana bağlar var. Bu, tarihimizin de bir parçası.” dedi.

“Dolmuştan inmek için Türkçe ‘inecek var’ demeyi keşfettim”

Otuz yıl aranın ardından Ankara’ya geldiğinde edindiği ilk izlenimi “Ne kadar büyük bir şehir olmuş” sözleriyle ifade eden Van Rij- Duijnstee, “Burada bir yıl yaşadıktan sonra edindiğimiz izlenim ise şu: Burası büyük ama rahat ve samimi bir şehir. Küçük bir merkezi var, bir yerden başka bir yere gitmek kolay. Yürümeyi çok seviyorum ve burada şehir merkezine gitmek için araba kullanmaya gerek yok. Otobüse, dolmuşa biniyorum ya da sadece yürüyorum.” diye konuştu.

Flemenkçe, Fransızca, İngilizce, Almanca, Yunanca ve İspanyolca konuşabilen ve şu sıralar Türkçe öğrenen Van Rij-Duijnstee, dolmuşa bindiğinde Türklerin kullandığı ifadeleri nasıl gözlemlediğini ise yarı İngilizce, yarı Türkçe olarak şöyle anlattı:

“İnsanların hangi ifadeleri kullandığını keşfetmek biraz zaman aldı. Mesela biri dolmuştan inmek istediğinde şoföre ne söylediğine kulak vermeye çalışıyordum. Çünkü ben ‘lütfen’ diyordum ama kimse ‘lütfen’ demiyordu. Şoför ancak beni dinlediğinde inmek istediğimi anlayabiliyordu. Ama insanlar ne diyordu, bunu keşfetmem lazımdı. Dolmuştan inmek için kullanılan ifadenin ‘Müsait bir yerde durabilir misiniz?’ olduğunu gördüm. Ancak bazıları bana inmek istediğimde daha kısa bir cümle kurabileceğimi, ‘İnecek var’ diyebileceğimi söyledi. ‘İnecek var’, evet dedim, en kısa ve doğrudan mesajı vermek gerek. Türklerin kullandığı ifadeleri öğrenmeye çalışıyorum. Mesela bir yere gitmekle ilgili olarak ‘yola düştük’ diyorsunuz. Böyle ifadeleri öğrenmeyi çok seviyorum. Bu ifadeleri kullandığımda ‘çok iyi Türkçe konuşuyorsun’ diyorlar, bu doğru değil tabii.”

AA

Dec 28, 2016
blog comments powered by Disqus
Loading posts...