Yazilar

<< Terug naar home | Analiz Haber

Posted by Gazeteci
Aug 02, 2022

Avrupa Rus doğal gazına bağımlılığı gerçekten azaltabilir mi?

Avrupa Komisyonu “REPowerEU” projesiyle 2030’a kadar Rusya ile enerji alanındaki ilişkiyi sonlandırmayı hedefliyor.

Ukrayna’da devam eden savaşın uluslararası boyutunun önemli bir cephesi enerji alanında yaşanıyor. Rusya, Batı’nın yaptırımlarına karşı misilleme olarak Avrupa’ya tedarik ettiği doğal gazı giderek kısıyor. Son olarak Rus enerji firması Gazprom, Avrupa’ya Kuzey Akım 1 hattı üzerinden ihraç edilen doğal gazın “bakım çalışmaları nedeniyle” sadece yüzde 20 kapasiteyle verileceğini bildirdi. Rus tarafından gelen bu kararla neredeyse eş zamanlı olarak da Avrupa Komisyonu “Avrupa Doğal Gaz Talep Azaltma Planı”nı açıkladı. Rusya’ya enerji alanındaki bağımlılığı azaltma ve Avrupa’nın enerji güvenliğini güçlendirme amacını taşıyan bu plana göre Avrupa Birliği’ne (AB) üye ülkeler önümüzdeki sekiz ay boyunca doğal gaz tüketimlerini gönüllü olarak yüzde 15 azaltacaklar. Rusya’dan enerji tedariki konusunda durum daha da kötüleşirse tüketimde öngörülen kısıtlamalar zorunlu ve bağlayıcı hale de gelebilecek. ​​​​​​​

Rusya, AB’nin başlıca enerji tedarikçisi konumunda ve bu alanda oluşan bağımlılık Avrupa için -her ne kadar aynı zamanda Rusya’yı da ihracatı ve döviz geliri için Avrupa’ya bağımlı kılsa da- önemli bir kırılganlık oluşturuyor. Avrupa Konseyi’nin 2020 yılına ait verilerine göre[1] Avrupa, tükettiği enerjinin yüzde 42’sini kendisi üretirken, yüzde 58’ini ise dışarıdan ithal ediyor. Avrupa kendi üretiminde ciddi bir dönüşüm ivmesi yakalamış durumda ve birlik içerisinde üretilen enerjinin yüzde 40,8’ini yenilenebilir enerji, yüzde 30,5’ini ise nükleer enerji oluşturuyor. Ancak dışarıdan satın alınan enerji ise büyük ölçüde fosil yakıtlardan oluşuyor ve ithal edilen petrolün yüzde 29’u, kömürün yüzde 54’ü, ve doğal gazın da yüzde 43’ü Rusya’dan geliyor. Avrupa’nın toplam enerji tüketiminde doğal gazın payı ise yüzde 24 seviyesinde.

Avrupa Komisyonu, 20 Temmuz’da yayımladığı bildiride geçen seneden beri Rusya’dan Avrupa’ya enerji tedarikinin azalıyor olmasını “enerjiyi silah haline getirmek yönünde bilinçli bir girişim” olarak nitelendirdi.[2] Haziran 2022 itibarıyla Rusya’dan Avrupa’ya doğal gaz akışı 2016-2021 ortalamasının yüzde 30’u seviyesine kadar inmiş durumda ve Ukrayna’da savaş devam ederken bu akışların önümüzdeki aylarda tamamen durması ihtimali de mevcut.

Uzun vadede çözüm, enerji dönüşümü ve fosil yakıtları bırakarak, daha temiz, yenilenebilir -ve Rusya’nın tekelinde olmayan- enerji türlerine geçişi yapmak. Kısa ve orta vadede ise Rus doğal gazına bağımlılığı azaltırken, Avrupa’nın bu durumun ekonomik, sosyal ve siyasi sonuçlarının ne kadar altından kalkabileceği belirleyici olacak. Ne olursa olsun, bu kış Avrupa için zor geçecek.

Avrupa’nın Rusya’ya karşı artan çabaları

Avrupa’nın Rus doğal gazına bağımlılığını azaltma çabaları yeni bir gelişme değil. Moskova merkezli enerji danışmanlık firması RusEnergy’nin kurucusu Mikhail Krutikhin, 2021’de yayımlanan bir akademik çalışmasında[3] süreci Sovyetler Birliği döneminden itibaren ele alarak AB’nin bugüne kadar “tekelleşmeyi önleyici politikalar uygulamak, Gazprom’un tekelci uygulamalarını incelemek ve gerekirse cezalandırmak, doğal gaz tedarik kaynaklarını çeşitlendirmek, LNG ithalat kapasitesini artırmak, sınır ötesi boru hattı bağlantıları inşa etmek ve Rusya’dan gelen doğal gazdaki olası kesintilere karşı acil durum planları geliştirmek” gibi girişimleri olduğunu yazdı.

Bugün ise Avrupa’nın hemen yanında devam eden savaş, Rusya’nın politikaları ve küresel enflasyonist baskılar, Krutikhin’in anlattığı girişimlere daha önce olmadığı kadar büyük bir aciliyet kazandırıyor. Brüksel tarafından savaşın ilk günlerinden itibaren Rus doğal gazına bağımlılığı azaltmak için çabalar başlatılmıştı. 18 Mayıs 2022’de Avrupa Komisyonu tarafından devreye sokulan “REPowerEU” projesiyle 2030’a kadar Rusya ile enerji alanındaki ilişkiyi sonlandırma hedefi ortaya konuldu. Son olarak da geçtiğimiz günlerde başlatılan “Avrupa Doğal Gaz Talep Azaltma Planı” ile ilk somut adımlar atılmış oldu. Bahsi geçen planla ilgili Avrupa Komisyonu’nun yayımladığı bilgi notunda “bu yaz doğal gazın diğer yakıtlarla ikame edilmesi ve tüm kullanıcıların enerji tasarrufunda bulunması sayesinde önümüzdeki kışı daha rahat geçirebileceğiz” ifadesi kullanılıyor. Doğal gaz tüketiminin yüzde 15 azaltılması hedeflenirken, burada sadece üye ülkelerin hükümetlerinden ve sanayiden değil, vatandaşlardan da fedakarlıkta bulunmaları, enerjiyi tasarruflu kullanmaları isteniyor.

Salgının olumsuz etkilerinin devam ettiği, küresel ölçekte ekonomik ve jeopolitik risklerin şiddetlendiği bir dönemde Avrupa’nın böyle bir uygulamaya gitmesi anlaşılır bir durum. Ancak söz konusu planla bağlantılı olarak önümüzdeki süreç ile ilgili üç önemli soru işareti var: Plan gerçekten işe yarayıp Avrupa’nın Rusya’ya bağımlılığını azaltmasını sağlayacak mı? Ekonomik sonuçları ne olacak? Bu uygulamalar siyasi anlamda ne kadar sürdürülebilir olacak?

Plan işe yarayacak mı?

Avrupa Komisyonu’nun değerlendirmelerine göre Rusya’nın doğal gazı kesmesi durumunda Ağustos 2022 ile Mart 2023 arasında kışı da kapsayacak dönemde 45 milyar metreküplük bir açık oluşacak. Kabaca bir hesapla, eğer doğal gaz tüketiminden aynı miktarda tasarruf yapılabilirse, Rusya’nın hamlelerinden Avrupa etkilenmeyecek. Ancak burada birkaç belirsizlik oluşuyor. Birincisi, ülkeler tarafından gönüllü olarak alınacak önlemlerle bu kadar tasarruf sağlanabilecek mi? İkinci olarak ise tasarrufun nasıl yapılacağı konusunda da bir bağlayıcılık yok. Bunun tamamen üye ülkelerin hükümetlerine bırakılarak Avrupa genelinde bir koordinasyon söz konusu olmayışı da uygulamada ne kadar verimlilik sağlanabileceğini düşündürüyor.

Son olarak da söz konusu plan birçok istisna içeriyor. Örneğin İrlanda, Malta ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi (GKRY) gibi ülkeler Kıta Avrupası doğal gaz ağına bağlı olmadıkları için kısıtlamalardan muaflar. İspanya ve Portekiz bağlantılarının durumu nedeniyle sadece yüzde 7’lik bir tasarruf ile yükümlüler. Yunanistan gibi elektrik üretimi için tamamen doğal gaza bağımlı ülkeler de tüketimde bir indirim yapmak durumunda değiller. Tüm bu istisnalar varken, plan gerçekten etkili bir şekilde uygulanabilecek mi?

Avrupa ekonomilerinin oldukça hassas bir süreçten geçtiği, salgının etkilerinin, enflasyonun, başta İtalya olmak üzere son dönemlerde bazı AB üyesi ülkelerde yaşanan siyasi istikrasızlıkların ekonomiler üzerinde ağır bir baskı oluşturduğu bir dönemde bir de enerjide kesintiye gitmek, fabrikaların doğal gazını, elektriğini kesmek ya da son bir senedir zaten enerji faturaları ikiye katlanmış olan işletmelerden yeni ve yüksek maliyetler üstlenerek doğal gazdan başka enerji türlerine geçiş yapmalarını istemek ne kadar mümkün olabilecek? Plan, enerji tasarrufu nedeniyle oluşacak açıkların “ekonomik olarak verimli bir şekilde ve dayanışma temelinde” giderilmesini öneriyor ama bunun Avrupa genelinde tam olarak nasıl gerçekleştirilebileceği konusunda pek yardımcı olmuyor.

AB içinde yeni bir çatlak olarak doğal gaz

Şüphesiz ki konunun bir de siyasi boyutu var ve bu boyutu iki farklı düzlemde, AB üyesi ülkelerin iç siyaseti ve birlik içerisinde üyeler arası ilişkiler olarak ele almak mümkün. İç siyasette, halihazırda üç yıla yakın bir zamandır salgın kısıtlamalarından etkilenen ve şimdi yüksek enflasyonla karşı karşıya olan vatandaşlardan bir de karneyle doğal gaz almaları, duş sürelerini kısaltılmaları, klimaları kapatmaları, arabalarını kullanmamaları vb. istendiğinde tepkileri ne olacak ve bu durum siyasi tercihlerine nasıl yansıyacak, bu önemli bir konu.

2007-2008 dönemindeki küresel mali krizden bu yana Avrupa’da yaşanan her türlü ekonomik ve sosyal sıkıntının seçmen tercihlerine net bir şekilde yansıdığını, ve bu anlamda popülizme ve hatta aşırı sağa doğru bir kayış olabildiği gözlemlendi ve doğal gaz kısıtlamalarıyla yeniden benzer bir sürece girilmesi de şaşırtıcı olmaz. Diğer taraftan, AB’nin ne kadar bir birlik içerisinde olduğu da giderek daha fazla sorgulanıyor. Rusya’nın Ukrayna’yı işgaline karşı ortak bir tutum içerisinde oldukça zor giren, hatta tam olarak giremeyen AB üyeleri yeni bir ayrımla karşı karşıyalar.

İlk tepkilere bakılacak olursa, iklimleri daha sıcak olduğu için ısınmaya çok ihtiyacı olmayan ve sanayi üretimleri de nispeten düşük olduğu için endüstriyel anlamda da çok enerji tüketmeyen İspanya ve Yunanistan gibi Güney Avrupa ülkeleri, Avrupa Doğal Gaz Talep Azaltma Planı’nın kendilerinden “orantısız şekilde fazla bir fedakarlık” istediğini düşünürken, Almanya gibi daha fazla sanayileşmiş ve kışın daha çok enerji tüketen Kuzey Avrupa ülkeleri ise kendilerinin zaten yenilenebilir enerjiye yatırım yapmış olduklarını ve buna devam ettiklerini, Güney Avrupa ülkelerinin “sorumsuz davrandıklarını” ileri sürüyorlar.

Bu koşullar altında, Brüksel’den yapılan “dayanışma çağrıları” Rusya’ya karşı enerji alanında ortak bir cephe kurulmasına yeterli olacak mı, yoksa söz konusu doğal gaz planı tam tersi bir etki yaratarak Avrupa içerisindeki uçurumların artmasına mı yol açacak?

Rusya, diğer ülkelerin kendisine doğal gaz anlamında bağımlı olmalarını bir silah olarak kullanırken, Avrupa da bu bağımlılığı azaltmaya çalışıyor. Ancak ortadan çok değişkenli bir denklem var. Uzun vadede çözüm, enerji dönüşümü ve fosil yakıtları bırakarak, daha temiz, yenilenebilir -ve Rusya’nın tekelinde olmayan- enerji türlerine geçişi yapmak. Kısa ve orta vadede ise Rus doğal gazına bağımlılığı azaltırken, Avrupa’nın bu durumun ekonomik, sosyal ve siyasi sonuçlarının ne kadar altından kalkabileceği belirleyici olacak. Ne olursa olsun, bu kış Avrupa için zor geçecek.

Dr. Altay Atlı

Aug 02, 2022
blog comments powered by Disqus
Loading posts...