Yazilar

<< Terug naar home | Analiz Haber

Posted by Gazeteci
Jun 23, 2014

BELGELER GERÇEKLERİ KONUŞUYOR; TABULAR YIKILIYOR III

(“ARŞİV BELGELERİ IŞIĞINDA BEDÎÜZZAMAN SAİD NURSÎ VE İLMÎ ŞAHSİYETİ”)
· Bedîüzzaman, hayatı boyunca, herhangi bir kimseyi tekfir etmekten kaçınmıştır ve sadece iki kişiyi mürted olmakla suçlamıştır: Birincisi, Ziya Gökalp’dir. İkincisi de, Mustafa Kemal’dir.
· Reisliklerini Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak ve bir meçhul kişinin yaptığı Zındıka Komitesi (Selâmet-i Umumiye Komitesi), ma’nevî tahriplere girişmişlerdir.
· “Ayasofya’yı puthane ve Meşîhat’ı kızların lisesi yapan bir kumandanın keyfî, kanun namındaki emirlerine fikren ve ilmen taraftar değiliz.”
İkinci Bölüm, Kasım 1922 ila Nisan 1923 tarihlerini kapsayan Ankara hayatı ve 1 Mart 1927 tarihinde sona eren ve İstanbul, Trabzon, Erzurum, Bitlis, Van ve nihayet tekrar İstanbul, Antalya ve Burdur şehirlerini kapsayan seyyâr hayatını ve en önemlisi de Kasım 1922-Mart 1927 arasındaki Cumnhuriyet tarihini, temel kaynaklara ve arşiv belgelerine dayanarak irdelemektedir.
Başta Mustafa Kemal’in dindar görünerek milleti kandırması, dualarla TBMM’nin açılması ve Bedîüzzaman’ın Mustafa Kemal’in de içinde bulunduğu bir milletvekili grubu tarafından, Kuvây-ı Milliye’ye desteklerinden dolayı Ankara’ya davet edilmesi ve TBMM tarafından Hoşâmedi yapılması açıklanıyor. Bedîüzzaman’ın evvela Mustafa Kemal’in manen yıkıcı ve İslâm’a aykırı olan şahsiyetini tesbit etmediği dönemde, ona İslâm Kahramanı ünvanıyla takdim ettiği Cumhurbaşkanlığı arşivindeki mektubun aslını elde ederek inceledik; sonra aynı metni Meclis’e sununca Mustafa Kemal ile olan sert tartışması üzerinde durduk. Beşinci Şu’a’daki Süfyan tanımının aynen Mustafa Kemal’le uyuştuğunu müşâhede edince, onunla hem Ayasofya ve hem de resim ve heykel konularında neleri tartıştığını kaynaklara inerek aktarmaya çalıştık.
Şunu da hatırlatalım ki, bu kitapta kullandığımız belgeler, ya Bedîüzzaman’a ait Risâlelerden nakillerdir ve bunlar yıllarca yargılamalara konu olmuş ve sonunda berat etmişlerdir ya da devletin resmî belgeleridir. Yoksa Akgündüz’ün yorumları değildir. Biz araştırmacı sıfatıyla, arşivlerdeki hazinelerin kapısını yeni nesillere açmaya çalıştık. Bizim bu himetlerimize mani olamak isteyenleri de şimdiden Allah’a havale ediyoruz.
Burada şunu da hatırlatmak gerekmektedir ki, Bedîüzzaman, hayatı boyunca, tekfir etmekten kaçınmıştır ve sadece iki kişiyi mürted olmakla suçlamıştır: Birincisi, Ziya Gökalp’dir ki, hakkında mülhid tabirini kullanmaktadır ve inkârcı demektir. İkincisi de, Mustafa Kemal’dir ki, hakkında, mürted, Süfyan, habis ruh ve benzeri ağır tabirleri kullanmaktadır. Bu görüşünü mahkemelerde de ifade etmiş ve gizlememiştir. Zaten Mustafa Kemal’in kendisi de Müslümanlıktan yüz çevirmek gerektiğini, 1927’de yayınlanan Nutuk’daki şu ifadeleriyle teyid etmektedir:
Efendiler! Bütün beşeriyetin, tecrübe, ma’lûmât ve tefekkürde te’âlî ve tekemmülü (yükselmesi ve ilerlemesi), Hristiyanlıktan, Müslümanlıktan, Budizmden sarf-ı nazar ederek (vazgeçerek, (dikkat edilirse Yahudilikten bahsetmiyor)) basitleştirilmiş ve herkes için anlaşılacak hale konulmuş âlemşümul sâf ve lekesiz bir dinin te’essüsü (kurulması) ve insanların şimdiye kadar kavgalar, levsiyât (pislikler), kaba arzu ve iştihâlar arasında bir sefâlethânede yaşamakta olduklarını kabul ederek bütün vücudları ve zekâları zehirleyen ufunet (kokuşmuşluk) tohumlarına galebe etmeğe karar vermesi gibi şerâ’itin husûlünü müstelzim olan bir cihânşümûl ittihâdî hükümet (şartların oluşmasını gerektiren bir hükümet) tahayyülünün (hayal etmenin) tatlı olacağını inkâr edemeyiz. (Gazi Mustafa Kemal, Nutuk, Ankara, 1927, sh. 509).

Bu bölümde reisliklerini Mustafa Kemal, İsmet İnönü, Fevzi Çakmak ve bir meçhul kişinin yaptığı Zındıka Komitesinin (Selâmet-i Umumiye Komitesi), nasıl ma’nevî tahriplere giriştiklerini; Kasım 1922’de saltanatın hilâfetten koparılarak bu işe başlandığını; aslında Ziya Gökalp gibi mülhid şahsiyetlerin teşvikiyle 1923’de ilan edilen Cumhuriyetin Lâdînî Cumhuriyet olduğunu; Mart 1924’de hilâfetin kaldırılması ve 1924 Kanun-ı Esâsînin kabul edilerek 1921 Anayasasındaki Şer’î hükümlerin icrası maddesinin lağvedilmesinin bunun delili olduğunu Bedîüzzaman’ın eserlerinden iktibaslarla ve arşiv belgeleriyle ortaya koyduk.
Ecnebi parmağıyla idare edilen zındıka komiteleri, İslâmiyet’i imha için, İslâm memleketlerinde, bilhâssa Türkiye’de, öyle desiselerle entrikalar çevirmişler, haince dolaplar döndürmüşler, hunharane ve vahşiyane zulümler irtikâb ve şeytanî ve menfur plânlar tatbik etmişler ve iğfalatta bulunmuşlar; iblisane, sinsî metodlar takib etmişler ve kardeşi kardeşe çarpıştırmışlar ve öyle aldatıcı yalan ve propagandalar ve yaygaralar yapmışlar, fitne ve fesad ve tefrika tohumları saçmışlardır ki; bunlar İslâm’ın bünyesinde derin rahneler açmış ve büyük tahribatlar yapmıştır. (Bedîüzzaman Said Nursî, Sözler, İstanbul, Envar Neşriyat, 2012, sh. 770).
Daha sonra tıpkı Bedîüzzaman’ın Mustafa Kemal’in tahripkâr şahsiyetini keşfettiği gibi, Mustafa Kemal’in de Bedîüzzaman’ın ma’nevî şahsiyetini anladığını; onu ikna etmek için kendisine milletvekilliği, Şeyh Sünusi yerine Şark Umum Vâizliği, Medreset’üz-Zehrâ’nın açılmasını ve nihayet Diyânet’te Tedkikat ve Te’lifât-ı İslâmiye üyeliğini teklif eylediğini belgeleriyle ortaya koyduk. Bedîüzzaman’ın bu teklifleri kabul etmeyiş sebeplerini bütün ayrıntılarıyla açıkladık. Bedîüzzaman’ın ifadesiyle;
Ayasofya’yı puthane ve Meşîhat’ı kızların lisesi yapan bir kumandanın keyfî, kanun namındaki emirlerine fikren ve ilmen taraftar değiliz ve şahsımız itibariyle amel etmiyoruz. (Şu’alar, sh. 435).
Bu bölümde, İngilizler, Yahudi Haum Nahum, Mustafa Kemal ve İsmet İnönü arasında yürütülen pazarlıklar ve özellikle ma’nevî tavizler neticesinde Lozan Andlaşmasının nasıl kabul edildiğini arşiv belgeleriyle açıkladık.
Bölümün sonunda Bedîüzzaman’ın Ankara’da iken telif ettiği eserler anlatılmıştır. Ayrıca Bedîüzzaman’ın Kur’an’dan istihraçlara dayanarak tesbit ettiği Mustafa Kemal’in iktidarının ne kadar süreceği ile alakalı izahları da ilk defa açıklanmıştır. Burada Bedîüzzaman’ın Mustafa Kemal’in Yahudi asıllı olduğu yönündeki işaretlerinin de araştırılmaya değer olduğunu belirtelim.

Prof. Dr. Ahmed Akgunduz

Rector & President
Islamitische Universiteit Rotterdam

20140623-101936-37176637.jpg

Jun 23, 2014
blog comments powered by Disqus
Loading posts...