Yazilar

<< Terug naar home | Analiz Haber

Posted by Gazeteci
Oct 26, 2015

Devlet Babaya Mektup -2- 

Kudret Bülbül`ü dinlerken…

Kanal Avrupa`da gazeteci Muhsin Ceylan`ın hazırlayıp sunduğu Ateş Cemberi adlı tv programında konuk olan YTB (Yurt Dışı Türkler ve Akraba Toplulukları Başkanlığı) başkanı Dr. Kudret Bülbül`ü dinlerken, hep ertelediğim “Devlet Babaya Mektuplar” başlıklı yazı serisine devam elzem oldu. Kendisine Ankara`da kamera önünde soru sorma fırsatım olmuştu. Kurumun –Azerice tabirle- hariçdeki biz Türkler için önemi çok büyük. 

Türkiye böylesi bir kuruma -değil Batı Avrupa ülkelerine göçmen işci gönderirken- siyasi sınırlarımızın dışında kalan Türkler düşünüldüğünde, keşke Cumhuriyetin ilk yıllarında da kurulabilseydi. İktisadi faaliyetlerinin % 85`i gayri müslümlerde olan genç bir devlet için bu belki çok ütopik ancak Atatürk`ün yurt ziyaretlerinde uzun uzun uzmanları dinledikten sonra yaptığı bir konuşma, kurucu iradenin vizyonununu ortaya koyması bakımından önemlidir. 

“…Bu gün Sovyetler Birliği dostumuzdur, komşumuzdur, müttefikimizdir. Bu dostluğa ihtiyacımız vardır. Fakat yakında ne olacağını kimse kestiremez. Tıpkı Osmanlı gibi, tıpkı Avusturya-Macaristan gibi parçalanabilir, ufalanabilir. Bu gün elinde sımsıkı tuttuğu milletler avuçlarından kaçabilirler. Dünya yeni bir dengeye ulaşabilir. İşte o zaman Türkiye ne yapacağını bilmelidir. Bizim bu dostumuzun idaresinde dili bir, inancı bir, özü bir kardeşlerimiz vardır. Onlara sahip çıkmaya hazır olmalıyız. Hazır olmak yalnız o günü susup beklemek değildir. Hazırlanmak lazımdır. Milletler buna nasıl hazırlanır? Manevi köprüleri sağlam tutarak. Dil bir köprüdür; tarih bir köprüdür, inanç bir köprüdür. Köklerimize inmeli ve olayların böldüğü tarihimiz içinde bütünleşmeliyiz. Onların bize yaklaşmasını bekleyemeyiz. Bizim onlara yaklaşmamız gerekir. (29 Ekim 1933) …”

YTB, bir yeni bir kurum olarak yüzyılın gecikmiş kopukluğunu, ihmalini rehabilate etmeye çalışıyor adeta. Hem vatandaşı, hem soydaşı hem de akraba diye nitelenen gönül ve kültür coğrafyamızda kim varsa onlarla hemhal olma derdinde. Başkan Bülbül`ün söyleşimizde dediği gibi medeniyet sınırlarımız, siyasi sınırlarımızın elbette çok ötesinde. Bu tarihi miras bir sorumluluk ve bundan kaçmak olmaz. Rahmetli Turan Yazgan hoca da “devletlerin sınırları vardır ama milletlerin yoktur”derdi. Küresselleşmede zaten medeni toplumların hiç bir konuya duyarsız kalamayacağı bir süreç.

Tıpkı insan ilişkilerinde olduğu gibi zaman zaman ihmal ettiğinizi düşündüğünüz yakınlarınıza kavuşunca bazen suçluluk duygusu ile ilgiyi abartabilirsiniz. Duygusal dürtüler dengeli davranmanıza engel de olabilir. YTB için de zaman zaman iyi niyetle hazırlanan projeler ve uygulayıcılarını görünce insan kafasında sorular oluşmuyor değil. 

YTB genç, dünyayı bilen, dünya ile iletişim kurabilen dinamik bir kadroya sahip. STK`lara verilen kapasite geliştirme kurslarında, ekipmanın kursiyerlere ne denli ilgi, özen ve samimiyetle yaklaştığına kendim şahid oldum. Bu kurslara toplumun her kesiminden farklı STK`ların da temsili sevindirici. Bu kriterler tüm hizmet birimlerde eşit ve kapsamlı olarak uygulanmalı.

YTB Başkanı Bülbül`ün akademisyen olarak siyasi katılımla ilgili sözleri üzerinde düşünmeye değer. Bülbül, Türkiye`ye olan ilgilinin yaşanılan ülkede bir dikkat zaafına yol açmayacağı aksine, siyasi bilinçlenmenin ve katılımın hayatın diğer alanlarındaki katılımları da tetikleyeceğı yönünde görüşe sahip. Bu bakımdan örneğin Hollanda`nın artan oy kullanma oranınından ancak memun olması gerekir.

Yurt dışındaki Türklerin, Türkiye`deki seçimlere bulundukları ülkelerden oy kullanma hakları bazılarında, -zaten yetersiz olan- bulundukları ülkelere ilgiyi azaltacağı iddasını taşıyanlar olmuştu. Tıpkı aile içinde iki dillilik gibi, biri birine engel görmek bilinçsizlik. Önemli olan bilinçle, metotla ve ahenkle sürdürebilmek.

Göçmenlik konusunda yıllardır araştırmaları ile tanıdığımız, liberal düşüncenin önde gelen isimlerinden Hacettepe Universitesi`nden Göç ve Politika Araştırmalar Merkezi başkanı Dr. Murat Erdoğan siyasi katılımla ilgili olarak, yurt dışında yaşayan Türklere çok geç ve sürekli taksitle tanınan oy kullanma hakkının öncelikle gümrüklerde, sonra sadece konsoloslukların belirlediği merkezlerde kullanılıyor olmalarının üzüntü verdiğini belirtiyor. 2,7 milyon seçmen (kendilerinin önerme hakkı olmaksızın) bir aday destekleyemiyorlar ancak, Kilis`de 20 bin oy ile meclis`de bir sandelye seçtirmek mümkün diyor. 

Erdoğan`ı yurt dışındaki Türklerin uzun yıllar hep ihmal edilip hatta hor görülmeleri hep meşgul etmiş. 1980`lı yıllara kadar yurt dışından gelen dovizler ihracatımızdan fazla idi. ‘Zihniyet tranformasyonu açısından kendilerinin katkıları çok büyük ama’ diyor, Erdoğan, “bizler emeğe, üretime, katkıya degil kartvizitlerdeki ünvana, makama baktığımız için yurt dışındaki insanımızı yeterince takdir edemiyoruz.”

Gerek milletvekili Metin Külünk, gerekse Mustafa Yeneroğlu`nun da dile getirdıği yurtdışı seçim bölgesi hayata geçirilmeden siyasi haklar konusunda eşit hak temini mümkün değil. Adayların tesbitinden, seçildikten sonraki çalışmalarına kadar, önceliklerimizi, bizi ve şartlarımızı tanıyanlar daha iyi temsil edebilirler. Bu TBMM`de Almanya, Hollanda, Fransa bölgelerinden milletvekillerinin temsil edilmesi anlamına geliyor.  

Benim düşüncem tıpkı Azerbeycan`da olduğu gibi meclis komisyonlarında, Hollanda Türkleri ile veya Avusturya Türkleri ile özel olarak ilgilenen milletvekillerinin olması, bu görevi resmi taşımaları. Bunun için partiler de bu anlamda kendi iç yapılarında bir uygulama başlatabilirler.

Burhanettin Carlak

Oct 26, 2015
blog comments powered by Disqus
Loading posts...