Yazilar

<< Terug naar home | Genel

Posted by Gazeteci
Dec 11, 2013

Hollanda’nın yeni Istanbul Başkonsolosu Ajansımızı ziyaret etti.

Hollanda’nın İstanbul Başkonsolosu Robert Schuddeboom geçtiğimiz günlerde Den Haag’da Ajansımızı ziyaret etti. Ağustos başında göreve gelen yeni başkonsolos daha önce Hong Kong-Macau’da başkonsolos olarak görev yapıyordu.

Dünya’nın pek çok ülkesinde diplomat olarak görev yapan Robert Schuddeboom, Türkiye’ye özel yakınlık duyduğunu söylüyor. Geçtiğimiz aylarda Türkçe öğrenmeye de başlayan Schuddeboom, sohbetimiz sırasında çantasından çıkarttığı Türkçe ev ödevlerini gösterip, yeni öğrenmeye başladığı Türkçe ile hatırımızı sordu. Rusca dahil pek çok dil konuşan deneyimli diplomat, Türkçe’nin de kurallı bir dil olmasına karşı oldukça zor bir dil olduğunu söylemeyi ihmal etmedi.

Yılda yedi kez görevli olarak geldiği Hollanda’da, bu ziyaretleri kapsaminda Ajansimizi ziyaret eden Schuddeboom ile ilginizi çekeceğini umduğumuz çeşitli konularda sohbet ettik.

“Öncelikle yeni görevinizden dolayı tebrik ediyoruz.

Yaklaşık üç aydır İstanbul’da Hollanda’nın başkonsolosu olarak görev yapmaktasınız. İstanbul’daki ilk izlenimleriniz nelerdir?”

Robert Schuddeboom: Bir ulkeyi tanidigini zannediyorsunuz. Ancak oraya gittiginizde, asil o zaman o ulkeyi taniyorsunuz.. Irak’ta, İsrail’de Rusya’da gorev yaptim. Ancak çok şaşırdığım konu, ticari çıkarlar, söz konusu oldugunda bile, Türkiye’nin olağanüstü misafirperverliği oldu.

Diğer ülkelerden daha mı farklıydı?

Robert Schuddeboom: Diğer ülkelerde de misafirperverlik vardı ama Türkiye daha farklı. Hemen “hoşgeldiniz” denerek karşılanıyorsunuz, hemen bir sorunla kaşılaşırsanız aramanız için telefon numaralarını veriyorlar. Bu çok güzel bir şey. Bunun yanısıra ben uzun süre Türkiye’ye gelmemiştim. Şimdi Türkiye’nin kurumlarıyla Avrupa’ya çok yaklaşmış bir ülke olduğunu gördüm. Eğer geçmişi iyi okursanız bunu anlamanız mümkündür.

Ben de biliyorum ki, İstanbul bir Konya ya da doğu da ki başka bir şehir değil.

Bunun yanısıra Türkiye’nin bazı somut adımlar atması gerekiyor. Orta düzeyin yıllık geliri on/oniki bin Euro civarlarındadır ki, bu da Belçika, Hollanda, Avusturya gibi ülkelerin gerisindedir.

Kaynak araştırma ve geliştirme yatırımları düşük düzeydedir. İngilizce yeteri kadar yaygın kullanılamamaktadır. Dünya’daki en iyi 400 üniversite sıralamasında çok az Türk üniversitesi bulunmaktadır.

Kadınların da iş hayatına katılması ve toplumdaki yerleri itibariyle hala geride olduğunu görebiliriz. Ancak tüm bunlar çözülemeyecek büyük sorunları oluşturmuyor. En önemli şey insana yatırım yapılmasıdır. Bu çok kolay olmasa da imkansız değildir.

Ancak bunları düzeleceğine ve Türkiye’nin ileri gideceğine güvenim tamdır.

Bir diğer konu ekonomi ile ilgili. Benim ilk düşüncelerimden farklı olarak pek çok sektörün çok ilerlemiş olduğunu görüyorum. Örneğin tekstil, beyaz eşya, otomobil endüstrisi, altyapı, kimyasal endüstri çok ilerde ve kalite en üst düzeyde. Ayrıca turizm ve hizmet sektöründe de Türkiye öncü ülkelerden birisidir.

Öte yandan Türk bankaları da Dünya’da önemli bankalar arasında yer almaktadır ve kimi durumlarda lider pozisyonları bulunmaktadır.

Türk taşımacılar da 30 – 40 yıl öncesiyle kıyaslandığında çok iyi bir durumdadır. Türk Hava Yolları üç yıl üst üste Avrupa’nın en iyi havayolu seçildi ve hale Dünya’nın en çok noktasına uçmaktadır.

Kısacası pek çok sektörün düşündüğümden çok daha ileri olduğunu gördüm.

Ayrıca Türkiye köşelerde kalmış Gürcistan ya da Azarbeycan gibi ülkelerle de iyi ilişkiler içindedir ve bu ulkelerle köprü konumundadir.

Türkiyede kaynak geliştirme çalışmaları henüz yeterli düzeylerde değil, bu gelişmeli.

Yine en cok ilgimi ceken konularin basinda ; Türk girişicilik ruhunda, yoğun çalışma olgusunu ve  hiç bir zaman pes etmediklerini soyleyebilirim.

Girisimcilik ruhu diğer ülkelerden daha mı farklı?

Robert Schuddeboom: 4 yıl boyunca Çin’de bulundum ve bu nedenle yalnızca Çin’le mukayese edebilirim. Burada aile şirketleri çok aktif. Baba çocukları, eşleri yoğun bir şekilde çalışmaktadır.

Hollanda Konsolosluğunun da bulunduğu İstiklal Caddesi, İstanbulun kalbi sayılmaktadır ama aynı zamanda şehrin en kaotik kesimini de oluşturuyor? Alışabildiniz mi?

Robert Schuddeboom: Cevap olarak bugune kadarki bu tur deneyimlerimi aktarabilirim. Savaş sırasında Irak’ta görevliydim. Bombalar, scut roketleri, etrafımızda yaralilari ve ölenler gördüm. Amerika’da görevliyken, El Salvador, Guetamala’da iç savaş vardı. Ruble krizi döneminde Moskova’da görevliydim. İsrail’deki görevim sırasında o donemin basbakani Rabin’e suikast yapılarak öldürüldü. Demek istedigim cok sey gordugum icin cok cabuk endiyese kapilmiyorum.

Peki bir başkonsolos olarak istanbuldaki öncelikleriniz nelerdir?

Robert Schuddeboom: Geldiğim Türkiye’deki konsoloslugumuz çok iyi organize olmuş bir yer. Geçtiğimiz yıl Hollanda ile ilişkilerin 400. yılı olduğu için pek çok şey iyi bir şekilde organize edilmişti. Özellikle ağırlık vereceğim iki önemli şey olacak. Ekonomik konulara yeteri kadar ilgi gösterilmediğini düşünüyorum. Bu konuya ağırlık vereceğim. Ekonomik alanda iki ülke arasındaki gelişmelerin yeterli olmadığını düşünüyorum.  Bir örnek vereyim: Hollanda Dünya ekonomisinde %3’lük bir ağırlığa sahip. Buna karşın bizim Türkiye ile olan ticaret hacmimiz yalnızca %1,5. Bu oran şüphesizki yükseltilmelidir. %3 olmaması için hiç bir neden yoktur. Hollanda’nın Türkiye’ye sunacağı pek çok şey bulunmaktadır. Bunun nedenlerini analiz etmekteyim.

Kimi zaman Türkiye ile ilgili yansıyan olumsuz görünüm doğru değildir.  Türkiye pek çok alanda gelişmektedir.

Benim ana görevim konsolosluk olarak ticari alanlara yönelmek ve halkla ilişkiler düzeyinde diplomatik ilişkiler yürütmektir. Hollanda işadamları Türkiye ile ilgili yalnış ve yetersiz bir perpektife sahipler. Gerek Dünya, gerekse Türkiye’nin artık Avrupa’ya daha az ihtiyacı var. Hollanda olarak çok dikkatli olmalıyız. Türkiye değişen dünyaya çok akıllı bir şekilde ayak uydurmuştur. 10 yıl içinde Türkiye ile Avrupa arasındaki ticaret hacmi %50’lerden, %40’lara gerilemiştir.

Aslında Avrupa’dan Türkiye’ye ilk yatırım yapan şirketler Phillips, Shell, Unilever gibi şirketlerdir. Ticaret hacminin geri kalmasının nedeni nedir?

Robert Schuddeboom: Tabi bunun nedenleri de analiz edilmelidir. Küçük ve orta ölçekli işletmelerin durumuna da bakmak ve incelemek gerekir. Politik atmosferde etkili olmuş olabilir.

Şimdilerde sık olarak ticaret delegeleri gelmekte ve bunlar Türkiye’yi beklediklerinden daha gelişmiş ve farklı bulmaktadırlar.

Şu an Türkiye ile ilgili iki farklı görünüm mevcuttur, ilki otyantal bir görünüm ki doğu havasında harem, hamam gibi batıda çok duyulan bir görünüm. Ama bu tabiki doğru değil ve Türkiye günümüzde böyle bir ülke değil. Türkiye’nin İslami bir ülke olması da kimi zaman yalnış değerlendirilmekte. Son on yılda dünyada olanlar İslam’la ilintilendirilmektedir.

Diğer görünüm ise Türkiye’nin modern bir ülke olması ve ticaret yapmaya uygun bir atmosferinin bulunmasıdır. Ticaretin yeteri kadar gelişmemesi konusunda politik nedenler ya da misafir işçilerin görünümleri gibi pek çok şey söyleyebilirsiniz. Ancak bu görüntü doğru olmadığı gibi yeterli de değildir.

Benim Türkiye’de iki ana görevim bulunuyor. Birincisi ekonomik işlere yönelik görevim: Türkiye ile Hollanda arasındaki ticaret hala arzu edilen hacimde değil, bunu geliştirmeyi hedeflemekteyim.

Planlarım ikincisi diplomasiye yönelik işlerdir.  Benim Türkiye’ye yönelik çok sıcak duygularım bulunuyor. Ancak Türkiye’de de pek çok şeyin daha iyi olması gerekiyor ve bizim Türkiye konusuna objektif bakmamız şarttır. Önümüzdeki dört yıl içinde Türkiye’de geride olan sektörler de gelişirse, bizim için iyi bir ticaret partneri ortaya çıkmış olacaktır.

Artık Dünya küçüldü, 30 yıl önce üretilenlerin %80’i Avrupa pazarına satılıyordu. Ama şimdi bir makinayı Tayvan’dan ya da Güney Kore’den alabiliyorsunuz. Dünya çok hızlı değişiyor. Türkiye’de söylediğim gibi bu hızlı değişime ayak uyduran ülkelerden birisidir. Yıllar önce ticarette Avrupa’nın Türkiye’deki payı %55-60’dı. Şimdi bu oran yalnızca %40 dolaylarındadır.  Bunun nedeni Türkiye’nin çevresindeki gün geçtikçe zenginleşen komşu ülkelerdir.  Örneğin Irak’a en çok yatırım yapan iki ülke Almanya ve Türkiye’dir. Çok da uzağa gitmemek gerekir, Dünya 10 yıl öncesiyle bile kıyaslanırsa müthiş bir değişikliğe uğradığı görülür.

Size bir de politik soru yöneltmek istiyorum, mümkün mü?

Robert Schuddeboom: Elbette, cevap veremeyeceğim konulara açık sözlülükle hayır derim merak etmeyin. Ama öncelikle şu masada duran lokumdan almak istiyorum. En sevdiğim Türk yiyeceği. Hele şam fıstıklısı harika…

Türkiye’nin Avrupa Birliği için adaylık konumu hakkında neler düşünüyorsunuz? Uzun yıllardır adaylık konumunda olan ve bir türlü üye olamayan Türkiye var. Ayrıca halk arasında AB’ye üye olma konusundaki destek de her geçen gün azalıyor?

Robert Schuddeboom: Aslında Hollanda’da da halkın çoğunlığu üyelik konusuna olumlu bakmıyor. 10 yıl önce halkın büyük bir kesimi AB’ye sıcak bakmaktaydı. Ancak ben bunun konjüktürel (dönemsel) bir durum olduğu kanısındayım. Örneğin ekonominin düzelmesi ya da dünya futbol şampiyonasında alınabilecek bir başarı bile bu görüş oranını değiştirebilir.

Ama pek çok kişi Türkiye’nin AB’ye üye olamayacağına inanıyor…

Robert Schuddeboom: Türkiye için süreç başlamıştır. Türkiye koşulları yerine getirdiğinde üye olabilir. Ancak zor bir süreç yaşanıyor. Almanya’nın  bir süre önce yaptığı açıklamalar iyi bir şekilde dinlenirse, Türkiye’nin koşulları yerine getirdiğinde üye olabileceği anlaşılır.

Ancak daha önce Merkel Türkiye’nin tam üye değil, özel statüde bir üye olacağını da söylemişti.

Bu soru için özetle şunları söyleyebilirim: Söylenenler konjüktürel şeylerdir. Türkiye dahil bazı ülkelerdeki halkların AB’ye destekleri sınırlıdır.  Ancak bu değişebilir.

Bunun yanısıra Türk hükümeti yetkilileri de pazarlık aşamasında zaman zaman açıklamalarında ortamın gerilmesine neden omuştur.

Türkiye’nin dışında AB’nin ilgi alanında ya da üye olmak isteyen ülkeler vardır. Izlanda, Norveç, Ukranya, Rusya, Fas gibi ülkeler bunlar. Bu ülkeler içinde Rusya ve Türkiye’nin özel konumu var. Rusya ile pek çok konuda işbirliği yapmanın imkansız olduğunu biliyoruz. Ancak Türkiye en öndeki ülkedir.

Türkiye’nin basın özgürlüğü meselesi gibi halletmesi gereken önemli bazı sorunları bulunuyor.

Bazı Avrupa ülkelerin Türkiye’ye insan hakları ihlalleri konusunda da eleştirileri vardı.

 İnsan hakları meselesi çok geniş bir kavramdır. Bence basın özgürlüğü en önemli meselelerin başında gelmektedir. Ancak insan hakları konusunda da son 10-15 yılda önemli adımlar atılmıştır.

Hollanda’ya gelmek isteyen vatandaşların vize almaları büyük sorun teşkil ediyor. Maaş bordrosundan, banka kağıtlarına kadar pek çok evrak isteniyor. Vize alıp gelenlere kimi zaman havaalanında büyük zorluklar çıkartılıyor. Tüm bu zorluklar gerçekten gerekli mi?

 Robert Schuddeboom: Konsolosluk olarak bazı şeyleri yapmakla yükümlüyüz. Vize almak için gelenlerden istenen evraklar konusunda bir şey yapmamız mümkün değil. Bunu devletler aralarında yaptıkları anlaşmayla tesbit etmiş durumdalar ve bizim konsolosluk olarak bunu uygulamamız gerekir.

Bunun yanısıra sınırdan içeri girecek insanlara belli bir saygı temelinde davranılması gerekir. Bunun için Den Haag’da bulunan bakanlığımızın yoğun bir çalışma yürüttüğünü biliyoruz. Sınırdaki gişelerde saygı çerçevesinde profosyonelce bir davranış gösterilmesi gerekir. Son zamanlarda bu konuda övgüler almaktayız.

Bize yıllık olarak yapılan 35.000 başvurunun %97’sine vize verilmektedir. Vize başvuru sayısı da her yıl yaklaşık %20 artış göstermektedir. Vize bölümündeki arkadaşlarımız kimi zaman gece saatlerine kadar yoğun bir mesai harcamaktadırlar. Yani vize başvurusu reddedilenlerin sayısı çok düşük oranlardadır. Doğal olarak aralarda bazı istisnalar olabilmektedir ve bunun için çözüm yolları aramaktayız.

İş adamları, pilotlar, öğrenciler ve ağır vasıta şöförleri gibi özel meslek alanları için daha basit vize verilmesi konusunda yaptığımız bir anlaşma bulunmaktadır.

Biz şu an yürürlükte olan kurallara bakarak, işadamları için daha kolay vize verme konusunu ele almaktayız. Şu an Orange Carpet (iş adamları mütabakatı) çerçevesinde ilk vizenin bir yıl, ikinci vizenin 5 yıl verilebilmesi, için calisma yapmaktayız.

Sayın Schuddeboom vermiş olduğunuz bu bilgilerden ve güzel sohbetten dolayı teşekkür ediyoruz.

 

 

Dec 11, 2013
blog comments powered by Disqus
Loading posts...