Posted by Gazeteci
Apr 07, 2017
Seҫimimiz | Burhanettin Carlak
Sosyal medyada bugünlerde en ҫok sandık başı oy kullanırken ҫekilmiş fotografları görüyoruz.
Kimi vatandaşlar bir kaҫ saatlik yolculuk sonrası, özel bir merasim hevesi ile sandıklara akın ediyorlar. Yurtdışındaki Türklerin seҫime katılım oranı, Türkiye`deki kendi mahalessinde oy kullananların oranına her geҫen gün yaklaşıyor. Sırf bu ilgi sosyolojik aҫıdan irdelenmesi gereken bir olgu. Tercihi ne olursa olsun, katılımdaki yoğunluk anavatanla bağların, aidiyet hislerinin halen ҫok güҫlü olduğunun bir işareti ve sinyali…
Bizlerin aidiyet duygusu olarak gördüğü bu bağlar (loyaliteit) birilerine göre yaşadığı ülkeye olan bağlılığının önünde bir engel. Onlara göre etkimizin marjinal olduğu bir dünya ile ilgileniyoruz. Yaşadığımız ülke katılımcı, eğitim seviyesi yüksek, demokratik bir yapı ve bizlerin de sosyal sorumluluk gereği hayatın her alanında katılımını bekliyor. Donanımsızlık, kendi kültürel değerlerini yeterince temsil kabiliyetinin olmayısı, konsentrasyon ve dikkat dağılımı ile özgül ağırlığımız potansiyelin altında. Bunu kabul etmek ve yüzleşmek durumundayız. Zengin kültür ve medeniyet değerlerimize rağmen yaşadığımız toplumu yeterince zenginleştiremiyoruz. Edilgen, hassas, kırılgan bir yapı var.
Ancak göҫmenlik serüvenimiz boyunca alınan mesafeyi de küҫümsemek –özellikle ilk nesilin- beklenti ve yapısını görmezden gelmek insafsızlık olur. Kaldıki globalleşen dünyada tercih dayatılması anlamsız. Üstelik dünyanın en ҫok ikili antlaşması olan ülkelerinden Hollanda gibi bir ülkenin eski liberal, özgürlükcü geleneklerine ters bir şekilde sağcılaşması, tutuculaşması hiҫ anlaşılir değil. Hollanda ki bu ülkede dünyanın en iyi ҫoğrafya / topografya ve yabancı dil eğitimi verilir. Hollanda`ki varlıgını tüccar geleneğine tarihini sömürgeciliğe bina etmiş.
Diğer tarafdan yurtdışındaki Türklerin Türkiye`ye mensubiyet duyguları Türkiye tarafından da her zaman doğru algınıyor denilemez. 5 Milyona yakın bir nufus ve sayısız sosyal ekonomik katkı ve önceki yılların ihmaline karşı muhabbetinde eksilme olmamış. Buna rağmen tek bir milletvekiliği ile temsil ediliyor. Dış Türkleri diline pelesenk eden MHP de dahil temsil hakkı vermede sınıfda kaldılar. Bir yazımda yurtdışındaki Türklerin yaşadıkları ülkelerden sorumlu milletvekilleri olması gerektiğini yazmıştım. Söz gelimi Hollanda`da yaşayan yaklaşık 500 bin Türk siyasi anlamda kendileri ile muhatap olacak, temas kuracak sabit milletvekilleri bulamıyor. Sahipsizlik hissi nisbeten azalmakla birlikte halen şakaklarımızda kendini hissettiriyor.
Son dönemde yaşanılan karşılıklı sertleşmelerden en ҫok bizlerin olumsuz etkilendiği muhakkak. Annesi ve babası kavga eden ama sesi hiҫ duyulmayan ҫocuklar gibiyiz. 15 Temmuz FETO darbe teşebbüsü sonrası Türkiye –haklı olarak- müttefiklerinden yeterli desteği alamayınca Avrupa`ya kuşkucu bakmaya başladı. Terörizmle mücadele konusunda da eli havada kalan ülke olarak, samimiyet konusunda endişe sahibi. Ancak tüm eksiklikleri ve zaman zaman iki yüzlüluğüne rağmen Avrupa kıtası en medeni kıta. AB Üyeliğinden vazgeҫemeyiz. AB Türk`ün son “kızıl elması”dır. Batı`ya kendimizi daha iyi anlatmanının yolarını sürekli aramalıyız.
Referandum konusuna gelince; organizasyon bir öncesine göre sürekli iyileşiyor. Sandıkbaşı felaket tellalığına heveslenen Hollandalı muhabirler, olgun, demokrasi geleneği olan, saygılı ve iyi organize olmuş kitleyi beklemiyorlardı; avuҫlarını yaladılar. Siyasi katılım aҫısından referandumun da bir tecrübe olduğu, deneyim olduğu göz ardı ediliyor. Bir kısmı ise ise ëdilgen” ve kayıtsız” kalmamızı bekler gibi. Ҫifte ayidiyetın bir gerҫeklik olduğunu anlatabilmeliyiz. Türkiye`deki seҫimlere bulunduğumuz ülkelerden katılabilme hiҫ bir şekilde sorunlaştırılmamalı ancak denge ve organizasyonları iyi yapmalıyız.
Anayasa değişikliği tüm kesimleri ilgilendiriyor. Gönül isterdiki konsensüs olsun. Ancak 367 ucubesini millete dayayan sözde hukukҫular, cumhurbaşkanlığın halkla seҫimini kendileri zorlamamış gibi bir pişkinlik iҫindeler. Cumhurbaşkanlığı –bir anlamda başkanlık- sistemini –halka rağmen- halkcı geҫinen oligarşi sınıf istemedi mi? CHP neden kendisinin de daha önce teklifini sunduğu 18 seҫilebilme yaşına karşı ҫikıyor bunun izahı var mı?
Tahmini en ҫok kolay bir seҫimin arifesindeyiz. Akımın yönü belli. Ancak buna rağmen tüm sonuҫlardan daha önemlisinin kendi iҫimizdeki ahenk ve sevgi bağı olduğunu bilmeliyiz. En muhafazakar ve en milliyetci kesimlerde dahi insan hakları duyarlılığı, ҫoğulculuk, farklılıklara saygı, birlikte yaşama kültürü –kısaca demokrasi kültürü- ҫok daha iyi noktada. Kimse enseyi karartmasın. İleride yapılacak düzenlemeler ve uygulamalarla hukuk devleti orta ve uzun vadede daha da güҫlenecektir. Reformlar yavaşalasa da yeniden devam edecektir. Kendisini dezavantajlı hisseden, kültürel-sosyal azınlık hisseden herkesimin de eşitliği ve varlıkları daha da belirginleşecek. Eğitim, kültür ve dış politika da gün gelecek köprülerimiz gibi olacak.
Toplum duyarlılığı, tecrübelerimiz, tercihimizdir.
İnanmak istiyorum.